EĞİTİMCİ ŞAİR YAZAR HAYRİ SARI YAZDI: "BİLEME TAŞI "
5/13/2025
BİLEME TAŞI
Eskiden insanlar daha çok doğal yaşarlardı. Doğal yaşamın davranışları da araç gereçleri de farklıydı.
Zaman her şeyi değiştirdi, geliştirdi.
Yiğitleri, emekçileri şöyle bir düşleyin. Hayvanlarla iletişimlerde, orman-ağaç dünyasında, maden ocaklarında, fabrikalarda, tarla ve bahçelerde ellerde birçok araç gereç vardır. Kılıç, orak, balta, hızar, bıçak, çakı, makas... bunlardan birkaçı.
Çocukluğumuzdan beri kazma, balta, orak, bıçak, çakı dünyasıyla özdeşleşen dostlarımız oldu. Elinde oraklı komşumuz, kazmalı-baltalı madenci yakınımız, makaslı terzi arkadaşımız, bıçağı elinden düşmeyen kasabımız, düdük yapmak için çakı taşıyan köylümüz... Saydıklarımız araçlarının keskinliğiyle övünüp gösteri yaparlardı.
Kullanılan araçlar, zamanla körleşir. Kullanılmayanlar da küflenir, verim düşüklüğü yaşar. İşte bu aşamada bileme devreye girer.
Bileme, körleşen araçları eski keskinliğine döndürme işidir. Bu iş için kullanılan bileme taşları, bileme makineleri gündemdedir. Çocukluğumda bıçakları taşlara sürterek bileyen büyüklerimi çok görmüştüm. Bileme taşı geleneğimiz de çok gelişti günümüzde.
İnsan da kullandığımız araçlar gibidir doğallıkla. Eller, ayaklar, diğer organlar kullanılmadıklarında körleşebilmekte. Bu körleşme de eylemlerle düzeliyor.
Asıl beyin ve yürek körleşmeleridir bizi yaşamdan koparan, hız keskinliğimizi dumura uğratan. İşte burada durur gelişme, güzelleşme. Ortam yönlendirir. Bilim adamları, sanatçılar bilenmezlerse iyi üretemezler, körelirler. Onları bileyen olgular, kişiler vardır çoğunlukla. Genelde bileyiciler, engellerdir, kötüler, kötülüklerdir. Onları aşma çabasıdır ürettiren, doğurtan.
Edison'u, Marks'ı, Mustafa Kemal'i, Galile'yi, Yunus'u, Nâzım'ı... düşünün. Onları bileyen olumsuzluklar, kötü kişiler olmuştur. Bolu Beyi olmasaydı Köroğlu olmazdı belki de. Sabahattin Ali, Sinop Cezaevinde tutuklu olmasaydı o ünlü şarkıyı (Başın Öne Eğilmesin)dinleyemeyecektik.
Sevgili Ahmet Bey, çevremizdeki sanatçılara, bilim adamlarına değerini vermeyenlere bakıp üzülmeyelim. Onların duruşları yararlıdır bir bakıma. Onlar sanatçı bileme taşlarıdırlar. Sanatçımız oradan, onlardan ne güzel ürünler çıkaracaktır. Bileme taşı, işin farkına vardığında, taş olduğunu unutup gülümseyecektir. Hatta bilediğinin yanında poz vermeye can atacaktır.
İşte böyle! Umuda doğuşlar kolay olmuyor. Halkın desteğini alan güzelliktir asıl kalıcı olan. Bizim köyde yol kenarlarında yosun tutmuş birçok bileme taşı görmüştüm.
BİLEME TAŞI
Eskiden insanlar daha çok doğal yaşarlardı. Doğal yaşamın davranışları da araç gereçleri de farklıydı.
Zaman her şeyi değiştirdi, geliştirdi.
Yiğitleri, emekçileri şöyle bir düşleyin. Hayvanlarla iletişimlerde, orman-ağaç dünyasında, maden ocaklarında, fabrikalarda, tarla ve bahçelerde ellerde birçok araç gereç vardır. Kılıç, orak, balta, hızar, bıçak, çakı, makas... bunlardan birkaçı.
Çocukluğumuzdan beri kazma, balta, orak, bıçak, çakı dünyasıyla özdeşleşen dostlarımız oldu. Elinde oraklı komşumuz, kazmalı-baltalı madenci yakınımız, makaslı terzi arkadaşımız, bıçağı elinden düşmeyen kasabımız, düdük yapmak için çakı taşıyan köylümüz... Saydıklarımız araçlarının keskinliğiyle övünüp gösteri yaparlardı.
Kullanılan araçlar, zamanla körleşir. Kullanılmayanlar da küflenir, verim düşüklüğü yaşar. İşte bu aşamada bileme devreye girer.
Bileme, körleşen araçları eski keskinliğine döndürme işidir. Bu iş için kullanılan bileme taşları, bileme makineleri gündemdedir. Çocukluğumda bıçakları taşlara sürterek bileyen büyüklerimi çok görmüştüm. Bileme taşı geleneğimiz de çok gelişti günümüzde.
İnsan da kullandığımız araçlar gibidir doğallıkla. Eller, ayaklar, diğer organlar kullanılmadıklarında körleşebilmekte. Bu körleşme de eylemlerle düzeliyor.
Asıl beyin ve yürek körleşmeleridir bizi yaşamdan koparan, hız keskinliğimizi dumura uğratan. İşte burada durur gelişme, güzelleşme. Ortam yönlendirir. Bilim adamları, sanatçılar bilenmezlerse iyi üretemezler, körelirler. Onları bileyen olgular, kişiler vardır çoğunlukla. Genelde bileyiciler, engellerdir, kötüler, kötülüklerdir. Onları aşma çabasıdır ürettiren, doğurtan.
Edison'u, Marks'ı, Mustafa Kemal'i, Galile'yi, Yunus'u, Nâzım'ı... düşünün. Onları bileyen olumsuzluklar, kötü kişiler olmuştur. Bolu Beyi olmasaydı Köroğlu olmazdı belki de. Sabahattin Ali, Sinop Cezaevinde tutuklu olmasaydı o ünlü şarkıyı (Başın Öne Eğilmesin)dinleyemeyecektik.
Sevgili Ahmet Bey, çevremizdeki sanatçılara, bilim adamlarına değerini vermeyenlere bakıp üzülmeyelim. Onların duruşları yararlıdır bir bakıma. Onlar sanatçı bileme taşlarıdırlar. Sanatçımız oradan, onlardan ne güzel ürünler çıkaracaktır. Bileme taşı, işin farkına vardığında, taş olduğunu unutup gülümseyecektir. Hatta bilediğinin yanında poz vermeye can atacaktır.
İşte böyle! Umuda doğuşlar kolay olmuyor. Halkın desteğini alan güzelliktir asıl kalıcı olan. Bizim köyde yol kenarlarında yosun tutmuş birçok bileme taşı görmüştüm.
Keşke bilenmek bu kadar zor olmasa! Keşke...
HAYRİ SARI
cinaraltikultursanat@gmail.com