BEHİCE AKÇA KARADENİZ 'DEN BİR ÖYKÜ: "İYİLİK BUL OĞUL"

BEHİCE AKÇA KARADENİZ

İYİLİK BUL OĞUL

Çınar ve Elma ağaçlarıyla süslü yemyeşil , şirin sevimli bir köydü İhsan Bey ve ailesinin oturduğu köy. Köyün üst tarafından geçen dere köylünün hem içme suyunu karşılıyor hem de sulamada kullanılıyordu. Derenin kenarında ki bostanlar köylü kadınların işlerini yaparken aynı zamanda buluşma, dertleşme noktaları gibiydi.

Köylüler dostluk, kardeşlik içinde yardımlaşarak , acılarını, sevinçlerini paylaşarak mutlu ve huzurlu yaşıyorlardı. İhsan Bey ve ailesi bu köyün ileri gelenlerinden sevilen ve sayılan kişilerdi.

İhsan Bey; uzun boylu, nur yüzlü , sevecen, yardımsever, dost canlısı biriydi. Çalışmayı ve üretmeyi sever yaptığı işlerde köylüye örnek olurdu. Eşi Hatice Hanım yüreği sevgi dolu ve kendi halinde bir kadındı. Komşularıyla iyi geçinir, söylediği maniler ve anlattığı fıkralarla herkesi güldürürdü. Oğulları Hasan; uzun boylu, yakışıklı bir delikanlıydı. Kocaman yosun yeşili gözlerini annesinden, boy pos endamını babasından almıştı. Saygılı, büyüklerine hürmette kusur etmeyen bir gençti. Liseyi bitirmiş askerliğe hazırlanıyordu.

İhsan Bey ve ailesi komşularıyla mutlu mesut yaşayıp gidiyorlardı. Ta ki davullu zurnalı askere uğurladıkları biricik oğulları Hakan’ı Kıbrıs çıkartmasında vatana şehit verene kadar. Bu olaydan sonra o; koca yürekli yardımsever, dost canlısı, çalışmaktan ve üretmekten zevk alan İhsan Bey gitmiş yerine içine kapanık, evden çıkmayan, her şeye kızan birisi gelmişti.

Karısı Hatice Hanım oğlunun acısıyla kavrulurken bir de eşi İhsan Bey’e üzülüyordu. Onu teselli etmeye çalışıyordu. Gözyaşlarını gizli gizli içine akıtarak. Bu duruma daha fazla dayanamadı ve oğlu Hasan’dan iki yıl sonra o’da çok özlediği oğluna kavuşarak İhsan Bey’i hepten yalnız bıraktı.

İhsan Bey bu acı sonunda kendini iyice eve kapattı, tek başına yaşamaya başladı. Komşuları O’nun bu durumuna çok üzülüyor, yardım etmek istiyorlardı. Lakin İhsan Bey yardımları kabul etmiyor evine gelen herkese ters davranıyordu. En yakın arkadaşı ve dostu Kerim Bey buna çok üzülüyordu. Dayanamadı ve bir gün İhsan Bey’i karşısına alarak;

-Bak İhsan Dedi .Biliyorum acın büyük, üzüntün çok. Bu acı ve üzüntü bitmeyecek ama bu yaptığın yanlış. Hayat devam ediyor. Kendine yazık etme, yalnızlık zordur. Allah kimseyi yalnız bırakmasın. Böyle devam edersen komşularını ve dostlarını kaybedeceksin. Sen dostsuz yapamazsın, böyle bir adam değilsin. Zaten Hasan’ımızda seni böyle görmek istemezdi dedi ve gitti.

Kerim Bey gittikten sonra İhsan Bey oturduğu yerden kalktı, düşündü “Kerim Hasan’ımız dedi”

Oğlumu kendi evladı gibi görüyor. Biz birbirimiz için hep aynı düşünürüz. Ben de onların çocuklarını kendi çocuğum gibi görürüm hiç birine zarar gelsin istemem diye söylendi. Ve kendini yıllardır girmediği oğlunun odasında buldu. Kıvrılarak Hasan’ın yatağına yattı. Kokusunu içine çekti. Uykuya daldı.

Rüyasında Hasan’ı gördü. Yemyeşil bahçede çiçeklerin içinde oturuyor, gülümseyerek babasına bakıyordu. İhsan Bey kollarını açtı uzanım oğluna sarılmaya çalıştı ama ulaşamadı. Hasan

Hasan’ım diye seslendi. Birden Hasan’ın sesini duyar gibi oldu. “Babam, babacım seni çok özledim. Komşularına, dostlarına iyi davranmıyorsun, onları üzdükçe beni ve annemi de üzüyorsun. Ben eski babamı istiyorum. Kendini eve kapama, komşularınla konuş, dertlerini, sevinçlerini paylaş. Kırlara çık, çiçekleri ağaçları, kuşları, hayvanları sev. Her sevgide bizi bulacağını düşün. İyilik yap, iyi düşün. İyilik yap , iyi düşün ki iyilik bulasın. O zaman bizi hep yanında hissedeceksin” dedi.

İhsan Bey uykusundan gülümseyerek büyük bir sevinçle uyandı. Oğlunu ilk defa rüyasında böyle net görüyordu. Hemen giyindi, kırlara çıktı, çiçeklerle, ağaçlarla, hayvanlarla konuştu. Onlara rüyasını anlattı. Bir kaplumbağayı sevdi, bir papatyayı okşadı. Oğluna dokunur gibiydi. Birden karşı bahçedeki ulu çınara takıldı gözü. Çınarı oğlu Hasan’a , üzerinde yuva yapan leyleği karısı Hatice Hanım’a benzetti. Onlarla dakikalarca konuştu, dertleşti. Rahatlamış huzur bulmuştu.

Komşular eski İhsan Bey’i görmekten mutlu oldular. İhsan Bey yine herkesin yardımına koşar, dertlerini, sevinçlerini paylaşır olmuştu. Kendisine iyilik yapan, iyi davranan herkese sende “iyilik bul” diye dua ediyordu.

Bu değişimden komşuları kadar kendisi de çok memnun ve mutluydu. Doğada ki her canlıyı gördükçe mutlu oluyor, çınar ağacı ve leyleği her gün ziyarete gidiyor, onlarla dertleşiyordu. Her konuşmasından sonra evine dönerken arkasına dönüp çınar ağacına bakıyor ve “beni mutlu ettin oğul.. sen de huzurla uyu mekanın cennet, kabrin nur olsun, iyilik bul iyilik emi oğul" diyordu.